20 Nisan 2013 Cumartesi
Mekan (a)sosyolojisi
Bugün de odamla özdeşleştirdim kendimi. Ya da ancak bugün fark edebildim benzerliğimizi. Burası benim yaşadığım yer değilmiş; burası benmişim.
Oda dağınık, oda kirli, oda soğuk, oda yalnız. Ama tüm eşyalar olması gereken yerde. Bardaklar tezgahta. Kirliler sağda, temizler solda. Onlar da bir düzen içerisinde kendilerince. Kitaplar rafta. Uzaktan bakınca oldukça düzenli görünüyorlar. Ama yakından bakınca anlıyorsun ki tıpkı domino taşları gibi. Fiziğin adını bilemediğim bir kanununa göre, artık nasıl olduysa dengede kalabilmişler. Kendilerine bir denge noktası bulmuşlar. Fark ediliyor, dokunsan dağılacaklar; dökülecekler; ayrı ayrı yerlere gidecekler. Bazısı yırtılacak, bazısı kirlenecek. Dokunmuyorum o yüzden hiç; bir arada durabiliyorken dursunlar. Dağılınca toplayamayacağım, biliyorum. Elime yeni bir not, yeni bir kitap geçtikçe hiç düzen gözetmeden atmışım üst üste. Yaşadıklarım gibi onlar da üst üste gelmiş, bozamıyorum. Bozmak da istemiyorum.
Kapının arkasında montlar yığılmış üst üste. Kullanmıyorum ne zamandır. Anılar gibi onlar da altta kalmış. Dokunmuyorum, düzeltmiyorum. Dokununca altta kalan anıların tozlar gibi üste çıkmasını istemiyorum. Ortaya çıkarlarsa rahatsız edecekler, düzeltmiyorum.
Kahve fincanları var kirlide. 4 bardak, ikisi ters çevrilmiş. Açınca içinde güzel şeyler görebilme umuduyla kapatılmış 2 bardak; ama açılamamış. Açınca göreceklerimin güzel şeyler olacağından şüphelenmişim belli ki. Hiç açmaya yeltenmemişim. Ama yıkamamışım da. Umutların suyla buluştuğu noktada akıp gitmesinden korkmuşum. Umutlar gitmesin; bakamasam da. Dursun öyle. Hala bir yerlerde umut vaat eden bir kaynak görmek güzel. Dursun; yıkamayacağım.
Duvarlarda kablolar var; uzatma kabloları. Oradan oraya uzatılmış; birbirlerine dolanmış. Halbuki uzatmanın ne gereği var? Kısa yoldan gitmeyi becerememişim demek ki. Heeeep uzatmışım. Bir sürü kola ayrılıp oradan oraya dolanmışım. Ranzanın demirlerine sarılan bu kablolar gibiymişim meğersem. Priz gibi ben de baş aşağı sallanıp kalmışım; başımı eğip gitmişim belli ki.
Dolabımda kıyafetlerim dağılmış. Belli ki yeni şeyler denemek istemişim; giymişim çıkarmışım; olmamış. Ama denemişim. Sonuç olarak yine ranzanın kenarında duran aynı pantolonu yine ranzanın kenarında duran aynı tişörtle giymişim. Denemişim ama olmamış belli ki. Başladığım ve aslında hep bulunduğum noktaya geri dönmüşüm. Dağınık dursunlar ki bana çabalarımı hatırlatsınlar. Toplamayacağım.
Oda boş, oda yalnız. Herkes hazırlanıp çantasına hayatlarını da koyup çıkmış. Herkes karışmış sokaklara. Çantalarım ve ben buradayız. Onlar da ben de olmamız gereken yerdeyiz.
Ve zannediyorum ki hep burada olacağız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder