31 Ağustos 2013 Cumartesi

Kabullenmenin dayanılmaz ağırlığı


Sisler arasındaydım bir gece yarısı, yalnız. Doğmaya çalışan günün şahidi, yitip giden bir geçmişin tanığı ve birincil mağduruydum. Mağduriyet edebiyatının tutarsızlığının farkında olmaktı en büyük sorunum. Farkındalığın aciziyetineydi sözcükler. Çığıran bir sabahta sus pus olmuş bir horozun inandırıcılığı kadardım artık. İnanmak ve inanılmak üzerine kafa patlatan.

İnsaniyet namına seninle kurulan diyalogların sonu hep devrik. Kelimelerin altı boş, samimiyet eksik. Bu kaosun failinin peşindeyim. Fail belki de benim.

Özne neden bu kadar önemli? Yüklemin günahı ne? Bana bu kadar yüklenmenin nedeni ne?

Dünyaya verdiğim mücadeleye zorla eklemlediğin bu suçsuzluğumu ispat etme mücadelesinde sınıfta kaldım.

Sende sınıfta kaldım.

Dünyayla olan sorunum bitmiyor tabi; ben bu dünyaya dertliyim. Ama seninle olan raunt bitti. Havlumu sen yere attın kendi ellerinle. Beyaz bayrağımı kudretle dalgalandırdın.

Mücadelem devam ediyor dünyayla. Ama bir parçası eksik artık.